Demek oyun yapımını öğrenmek istiyorsunuz?

İşte size fırsat: Next-Generation sitesi sizi oyun yapımı hakkında her konuda eğitecek 50 kitabın incelendiği bir araştırma hazırlamış. Araştırmayı hazırlayan Ernest Adams "Bu kitapların hepsini okuduğumu iddia edemem. Ama bu listeyi çok saygı duyduğum oyun yapımcılarından aldığım tavsiyelerle oluşturdum " diyor.

Kitapların altında toplandığı kategoriler:
1- Oyun teorisi
2- Oyun tasarımı pratikleri
3- Senaryo ve akış yazımları
4- Grafik tasarım
5- Müzik ve ses
6- Online topluluk yönetimi
7- Oyunların tarihi
8- Sosyoloji
9- İnsanlar, projeler ve işler
10- Diğer medya ve yararlı konular
11- Arkaplanlar
12- İlham kaynakları

Eğer oyun yapımıyla CİDDİ OLARAK (daha ne kadar vurgulayabilirim bilmiyorum) ilgileniyorsanız, bu çalışmadan çok iyi bir başlangıç noktası olabilir sizin için.

Yorumlar

Aslı "TILSIM" Palabıyık dedi ki…
Dışı bizi, içi oyun yapımcısını yakar. Oyun yapımıyla uğraşmış, basit de olsa bir eser sunabilmiş olanlar bunun ne kadar zor bir iş olduğunu biliyordur zaten. "Aklımda bir oyun var, Doom gibi ama Starcraft havası da sezilmiyor değil" diye dolananlar mümkünse bu kitabı yesinler. Seluloz faydalı bir besindir.
Ekim 12, 2006 3:22 ÖÖ
Adsız dedi ki…
"Senaryo ve akış yazımları" eseri bir yerden bulmak lazım aslında :q
Ekim 12, 2006 2:16 ÖS
Blaxis dedi ki…
Kitabın ismi değil o :) Kitapların altında toplandığı konu başlığı. Oyun senaryoları ve oyun akış şemalarının nasıl yazılacağı üzerine.
Ekim 12, 2006 2:33 ÖS
Adsız dedi ki…
Ehm feci tongaya düştük (tonga bir ülke değildir ?!) Ve bir şey daha, yazıyı adam akıllı okumadan yorum yapmamak gerekliymiş, bir kelime bile çok saçma* sonuçlara neden olabiliyor :q Ayrıca kitabın tam adını da buldum "Game Writing: Narrative Skills for Videogames"
Ekim 13, 2006 2:34 ÖÖ
Rattlehead dedi ki…
Bunun gibi eserler daha çok,oyun yapmış ama başarılı olamamış kişiler için geçerlidir galiba.Yani Türkiye'de çok satılır(veya okunur neyse işte) ama bi işe yaramaz çünkü okuyan kişi bunu oynamak için yapılmayan bir eser olduğunu anlayınca,pek eski şevkinin kalacağını sanmıyorum.ama yararlı olacağı kesin,en azından oyun yapıcam diyen yurdum insanının %90'ını bu semalardan silip,gürültü kirliliğini engelleyecektir.Hem geri kalanlar da daha sakin bir ortamda çalışma fırsatı bulacaklardır :D.Umarım bu karamsarlığımı hoş görür ve artık commentlerime ambargo koymaz sinan abi,ya rabbim:D
Ekim 13, 2006 9:58 ÖÖ
Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anime, çizgi film değildir!

Resim
Zaten kanımda vardı anime sevgisi... Ama geçtiğimiz 4-5 ay içinde öyle bir hale geldi ki, artık TV'ye baktığım zamanlarında %80'i anime, %20'si de bilimum dizi izleyerek geçiyor. Ne kötü bir şeymiş canım 1MBit sınırsız internet :) Seversiniz, veya sevmezsiniz o ayrı bir konu. Ama Anime'ler "koca gözlü, Japon'a benzemeyen Japon'ların olduğu, savaşan iki karakterin aralarındaki 3 metrelik mesafeyi koşarak 20 dakikada alabilme yeteneği olduğu çizgi filmler" değiller. Şey, tamam, bazı yönlerden öyle gözükebilir tam anlamıyla içine girmediğinizde. Ancak Japon'ların o zengin kültürlerini, derin ahlaki değerlerini, mitolojilerini içeren ve pek çoğu insanoğlunun varoluş sebeplerini kurcalayan bu "çizgi-film"ler, sadece Pokemon'la karşılaşıp da beğenmemiş olanları yakalarından çekip bir daha bırakmayabilir. Peki nereden başlamalı? Açıkçası 1970'lerin başından beri gelişen ve olgunluğa ulaşmış bir sanat dalı Anime'ler ve "benim&quo
Devamı

388@0

Resim
Az önce uzun zamandır beklediğim bir filmden geldim: Dabbe. Fiiii tarihinde bir kısmını izlediğim traji-komik bir Türk yapımı korku filminden sonra (Exorsist'in Türk versiyonu muydu neydi) hep düşünmüşümdür: Acaba ne zaman gerçek bir Türk yapımı korku filmi izleyeceğim? Veya, izleyebilecek miyim? Sanırım bu gece bu sorumun cevabını aldım. Sinemada arkamızda oturan ve her sahnede gülerek filmin içine etmeye başlayan güruhu "çocuklar ya izleyenlere saygı duyun, ya da çıkın" diye nazikçe susturduktan sonra, açıkçası, bayağı gerildim. Japon korku sinemasını pek sevmem, yönetmen Hasan Karacadağ'ın bazı filmlerin ekibinde önemli çalışmaları olduğunu bildiğim için filmde neyle karşılaşacağımı az çok tahmin ediyordum. Yine de filmin beni şaşırttığını söylemeliyim, hem olumlu, hem de olumsuz yönlerden. İlk önce negatif enerjiyi bir üstümden atayım: Filmdeki oyunculuk berbat. Hani ecnebilerin bir lafı vardır, "It sucks!" diye. İşte öylesine berbat. Bazı sahnelerde izl
Devamı

12'den 20. Güne Zıplayış

Artık sosyal medya hayatımda hiç denecek kadar az yer kapladığından, bu blog serisini deneyin 20. gününe, yani bugüne hızla getireyim diyorum... Çünkü sosyal medyayla iletişimimim olmadığından ve artık aklıma da gelmediğinden yazacak bir şey bulamıyorum :)  İşte sosyal medyasız geçirdiğim son 8 gündeki hislerim: 12. Gün Bugüne gelene dek birçok kez Facebook.com'u browser pencereme yazdım. Gereksiz yere zaman geçirmek için değil, dahil olduğum önemli birkaç gruptaki paylaşımları görmek istediğimden. Ama diyetimi bozmadım, bozamadım, girmedim. Ama  önemli şeyler oluyor o gruplarda ve ben kaçırıyorum. Gruplarda dönen muhabbetleri Facebook dışından bir uygulamayla öğrenmenin bir yolu olsa ne güzel olur. 14. Gün Facebook ve Twitter'a girmeyi kestiğimden bu yana tam iki hafta geçti. Artık her boş anımda elim otomatikman "facebook" yazmıyor, varlıklarını yavaş yavaş unutuyorum bile diyebilirim. Ha, boşa çıkan zamanımı yine gereksiz bir şeylere gömüyorum. Ancak en a
Devamı