400 gün sonra tutup krizi anlatmak da nesi?

İnsanı en çok strese sokan, başarılmamış büyük hayaller değil, yapılmadığından biriken ve sürekli ertelenen küçük görevlerdir. Mesela blog. Ne kadar zamandır “ha bugün, ha yarın, oldu olacak…” diyerek neredeyse, ne neredeyse, tam 14 ay tek satır girmemişim blog’a. 3 kelime bile yazmamak, yazamamak ve bunun için tek bahanenin “işim çok” olması, şu anki iş hayatımın, hayatımızın başlangıcında bu ufacık blog’un ne kadar önemli bir rol oynadığını neredeyse unutmak, ne kadar acı. Arada uğrayan, mesaj bırakan, RSS’ten takip edenler var seni, yazsana iki satır?

Ama çok işim vardı?!

Ne kadar çok iş olursa olsun, arada bir istim atmak da gerekir değil mi? Yazmak bir nevi tedavi yöntemi benim için, ama her aklıma geleni yazsam ve her yazdığımı yayınlasam, çoktaaan alıp bir yerlere götürürlerdi elbet…

Ama, yazmak gerek. Evet.

Zırtil gibi “kııriz kııriz”den başka bir şey çığırmayanlardan ne kadar sıkıldığımı mı yazsam? Adamın ayağına taş çarpsa “kriz buraya koymuş bunu, ondan çarptı” diyecek kadar dile dolanabilirdi bu meret. Ama nasıl çıktığını biliyor musunuz? Sıkıcı deyip okumamazlık etmeyin sakın, o kadar komik ki olanlar… Herşey aslında “balon”, yani olmayan bir paranın el değiştirmesinin sonucu. Ve de “para” denilen nesnenin, insanoğlunun icat ettiği en gerzek şey olduğunu göstergesi.

Her şey ABD Merkez Bankası’nın (şu ünlü FED) faizler, %1’lere kadar indirmesiyle başladı. Ve tüm bankalar eş zamanlı olarak “düşük faizle herkese ev kredisi” kampanyası başlattı. Tıpkı bizde herkese kredi kartı dağıtma çılgınlığı gibi, milletin kirada oturduğu her bir ABD vatandaşının ayağına kadar gidip “haydi sizi ev sahibi yapalım” diye tepindi bankacılar. Herkese, ortalama 100.000 dolar kredi sağlandı. Ayda %1’e düşen faizler sayesinde, bu vatandaşlar ayda 1.000 dolar civarı bir borç ödeyeceğini sanarak, mutlu mesut yeni evlerine taşındılar mı?

Normalde krediyi veren banka, evin ipoteğini eline alır ve vatandaşın borcunu ödemesini beklemeye başlar. Ama ABD’de işler öyle değil. Bankalar elindeki 120.000 dolar eden ipoteği, diyelim 110.000 dolardan aradaki bazı büyük mortrage kuruluşlarına (Fannie Mae vs) satabiliyor. Vatandaş da ipotek borcunu artık bu kurumlara ödemeye başlıyor.

Bu sırada banka ipotek riskini satarak 110.000 doları alıp cebine koydu mu? Gidip bu paranın 100.000 dolarıyla yeni bir kredi veriyor, cebine de 10.000 dolar kar kalıyor! 10 bin dolar! Bu nasıl bir kar, aklınız alabiliyor mu? Banka ne yaptı? Fannie Mae adlı devasa ipotek kuruluşuna bir ABD vatandaşını borçlandırdı ve cebine 10.000 dolar girdi. Net kar! Durum böyle olunca, bütün bankalar “bu vatandaşın durumu iyi mi? Kredisini öder mi? Ağzı kokuyor mu?” diye bakmadan çatır çatır kredi dağıtmaya başlıyor. Tabii ev fiyatları da kat kat artmaya başlıyor.

Bu esnada Fannie Mae ve benzeri kuruluşlar da bu ipotek kağıtlarını şimdi anlatması çok sıkıcı olan şekillerde işleterek, Avrupa’lı başka bankalara faizle satarak para kazanıyor. Olanı anladınız mı? Herkes birbirine “borç satmaya” başlıyor. Bu borç kime ait? ABD’li ev aldığını sanan saf vatandaşa. Para nerde? Yok öyle bir para! Daha kazanılmadı, yalan!

Sonra, faizler birden yükseliyor. Ev borcu olarak ayda hep 1000 dolar ödeyeceğini zanneden ABD vatandaşı, bir sabah bir de bakıyor ki bankaya 2000 - 2200 dolar aylık ödeme yapmak zorunda! Aylar boyunca 800.000 kredi sahibi borçlarını ödeyemiyor ve ipoteklerine el konuyor. Ve ipler bu noktada kopuyor: Fannie Mae’nin elindeki ipoteklerin değeri hızla tabana vuruyor: Bankaya ödediği 110.000 dolarlık ipoteğin değeri, evler bir bir boşaldıkça ve evleri alacak kimse kalmayınca yarıdan aşağı düşüyor. Bu kağıtları tahvil olarak alan diğer bankalar, kağıtlardan kurtulmaya çalışıyor. Ama alıcı kalmayınca, iyice düşüyor ipotekler ve değerleri sıfırlanıyor. Birkaç ay içinde 3-4 ayda 800.000 kişiye zarıl zarıl verilen ortalama 100.000 dolarlık ipotekin, bankalara, FM’e ve ondan tahvil vs. alanlara bir kuruş getirmeyeceği anlaşılıyor.

800 milyar dolar gerzek bankaların aç gözlülüğü yüzünden, buhar olup uçuyor. Ve borcu para adderek, üstüne bir de faiz işleterek satın alan herkes, bankalar, sigorta şirketleri, aracı kurumlar, hızla çöküşe gidiyor.

Gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Borçlu ve evsiz kalan 1 milyona yakın ABD’li sistemden çıkıyor. Bankalar kredi vermeyi kesiyor, ama bu kez herkese. Dürüst iş yapacak, işlerini döndürecek şirketler de para bulamaz oluyor. Hatta, bankalar verdikleri kredileri geri istiyorlar vadeleri gelmeden. Normalde çalışan şirketler, bu kredileri ödeyemedikleri için iflas bayrağını çekiyorlar. İş azalıyor, üretim azalıyor, herkes çöküyor ve tüm bu olan gerzekliğe 4 harflik bir isim takılıyor: Kriz.

Bu yaşadığımız kriz, büyük bir dengesizlik ve gerzekliğin sonucu mu? Yoksa, dönem dönem tekrarlanan, tüm dünyayı ekonomik kaosa sürükledikten 6-8 sene sonra, bıçak kemiğe dayanınca bir şöyle okkalı bir Dünya Savaşı çıkartılan, bir de orada silah üretim ve satışından tüm dünyanın parasını eline toplayan para odaklarının son derece zeki bir oyunu mu? Hepimizin iyiliği için, ben gerzeklik olmasını umuyorum. Ama bir yandan da dünyayı yöneten esas güç olan bankerlerin ve bankaların, global para sisteminin, faiz sisteminin ve bunları birbirine bağlayan insan faktörünün ne kadar tehlikeli olduğunu, son 100 yıldır dünyayı nasıl manipüle ettiklerini daha iyi anlamak için, Zeitgeist adlı belgeselim 3. kısmını seyretmenizi öneririm.

Ne demek istediğimi çok net anlayacaksınız. Ve hep birlikte MGS 3 ve 4’teki ön görüsü, zekası ve aslında bizi uyardığı konuların ne kadar gerçek olduğunu görerek Hideo Kojima’ya derin bir saygı duyacaksınız (hahaa, nasıl bağladım oyuna ama :)

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Sinan abi öncelikle 400 gün sonraki bu yazın için teşekkür ediyorum.sıkıldığım bir anda öylesine tıkladım çünkü umudu kesmiştim buradan ama işte yeni yazı.seni daha sık bekliyoruz...
Adsız dedi ki…
Ağlanacak halimize gülüyoruz.Neyse,tekrar günlüğüne yazmaya başlaman beni sevindirdi Sinan Abi.Zaten yazdıkların mantıklı şeyler oluyor,fena mı olur daha sık yazsan...
Adsız dedi ki…
Bloguna tekrar hoşgeldin :D
Adsız dedi ki…
Okulda her hafta bu konularla ilgili yapılan konferanslardan sıkılmış olsamda durumu en iyi özetley...amaan ne diyorum ben ya?

Bloguna hoş geldin Sinan Abi =).
Adsız dedi ki…
Zeigheist'i izlemiş birinin olaylara "gerzeklik" demesi sadece pollyannacılıktır, iyi niyettir, Nil Karaibrahimgilciliktir.
Adsız dedi ki…
şı krizi adam akıllı düzgün bi şekilde sıkmadan anlatabilen birisi varmış dünyada be.. tv'ler kriz kriz diye yırtınıyo ama bu kadar güzel açıklamadıkları için millet krizin tam olaarak neden kaynaklandığını bilmiyor bilmiyor...
yorumamacli dedi ki…
Oyuna bağlama süfer olmuş gerçekten, tebrik ediyorum :)
Adsız dedi ki…
"Ya bu japon kim,nedir ekonomist falan mı acaba?" derken son paragrafta herşey aydınlandı:)(ve evet hideo'nun gül yüzünü hafızama almamıştım)

Sinan abi lütfen blog'unu ve okuyucularını ihmal etme!!Herşey burada başladı nede olsa..
Adsız dedi ki…
illa ki ara gazı vermek lazım değil mi :) her şeyin başında aç gözlülüğüne yenilerek cennetten kovulan ademoğlu, böyle giderse dünyadan da ban yiyecek. görecüz bakalım; Fallout senaryosu mu çıkacak karşımıza Mgs mi. sen de buraları boşlama azizim. :)
Adsız dedi ki…
Şükürler olsun. Sinan abi bloğunu 1,2 seneden sonra güncelledin sonunda.

Yeni yılınız kutlu olsun. Umarım OGZ nice yıllar bizimle beraber olur.
emrsag dedi ki…
aha yeni yazı.
Adsız dedi ki…
Sinan abi cidden şu krizi bana bir sen bir de babam anlatabildi desem yalan olmaz :) Ekonomist olun siz ya, oyun moyun boş işler.. :D

Yalnız Hideo'ya cidden helal olsun. Müthiş kurgulamış, zekasına tekrar hayran kaldım... Ve gerzeklik olmasını ben de umduğum halde, ne yazık ki, hiç zannetmiyorum...
Adsız dedi ki…
Tüm ciddiyetimle yazıyı okurken son satırdaki oyuna bağlama olayın beni resmen kopardı, eline sağlık Blaxis.
FG dedi ki…
Gercektende bu kadar guzel ve basit anlatilabilirdi su gunlerde yasanan finansal kriz. Bu kriz denen meret hakkinda cok yazi, makale okudum ama sizinki kadar kolay anlasilir olanina rastlamadim, hatta ekonomik krizi anlamayan arkadaslarima sizin blogun linkini yolluyorum :)

5 yildir amerikada yasayan biri olarak hic tereddut etmeden soyleyebilirimki amerikadaki bakacilik sistemi kadar ac gozlu bir sistem dunyanin hic bir yerinde yoktur. Hani bi soyleyis vardir "Herzaman kumarhane kazanir" diye. Burdada gercekten herzaman banka kazaniyor, musteriyi dusunen yok, nerdeyse bankaya ayakbasti parasi alicak hale geldiler. Turkiyedeki bankalardan sikayet ederdim hep ama beterinde beteri varmis, simdi mumla ariyorum.

Herneyse cok uzattim, sizden yeni bloglar bekliyoruz ve derginizin basarisinin devamini diliyorum.
SİNİRMANGA dedi ki…
Ne güzel yeni bir yazı var blogda.

Ne kadar büyüdüğümün çizelgesi gibi bu blog.Önceki yorumlarıma bakıp "troll lan bu" diyebiliyorum ve buna artı olarak güzel bir yazı da okuyorum.

Sinan Abi büyüksün =)
Dauril dedi ki…
O değil de,update falan hani, bayat şeyler ama
TAKA dedi ki…
Abi çok güzel yazmışsın. Yalnız boşlama buraları ya :/
mit dedi ki…
Nerelerdesin Blaxis? Özlettin kendini....
Burak Gürbüz dedi ki…
kazanılmamış para üzerinden -hele bir de faiz denilen o illeti de işin içine sokarak- yapılan alışverişten hayır bekleyen bu aptal insanlara ne desen boş, adam olmadık olmayacağız da malesef...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anime, çizgi film değildir!

388@0

12'den 20. Güne Zıplayış