İstanbul Fahrenheit olsun!
Bu ilk blog entry'mi, Fahrenheit'ın New York'u gibi donmuş bir İstanbul'da yazıyorum. Karda dolaşmayı çok severim. Özellikle de geceleri. Ama bu kez yapamadım. Neden bilmiyorum, bir tembellik, bir isteksizlik vardı içimde kara çıkmaya karşı (belki de düşüp ikinci kez kafamı kıracağım içime doğmuştur).
Kar yağdığında İstanbul'un o sürekli uğultusu nasıl diniyor... Tıpkı çirkin köşeleri ve çer çöp deryalarını tatlı bir dolguyla yumuşattığı gibi, şehrin gürültüsünü de üstüne alıp yokediyor kar. Havada tatlı bir hışırtı oluyor, huzurlu bir aklık oluyor geceleri. Seviyorum ben karı.
O kadar para bayıldığım K700i'mi de seviyorum, bugün bir sürü fotoğraf ve video çektim bu zımbırtıyla. Az daha düşüp kafamı kırıyordum (evet, yine). Ama olsun, İstanbul'un kar altında geçen her gününü belgelemem lazım! Ah bir de USB kablosunu bulaydım da PC'me aktaraydım şu resimleri...
Not: Blog'un ismi betadır, daha iyisini bulana kadar.
Oi, hemşerim! Düne kadar yetiştirmen gereken bir dergi var, sen burda blogluyorsun. Deadline dönüp kaçtı yine bir tarafına, boşuna yapıyorsun onca planı, zaman etüdünü. Yat uyu şimdi, sabah çok işin var, hadi bakim!
Kar yağdığında İstanbul'un o sürekli uğultusu nasıl diniyor... Tıpkı çirkin köşeleri ve çer çöp deryalarını tatlı bir dolguyla yumuşattığı gibi, şehrin gürültüsünü de üstüne alıp yokediyor kar. Havada tatlı bir hışırtı oluyor, huzurlu bir aklık oluyor geceleri. Seviyorum ben karı.
O kadar para bayıldığım K700i'mi de seviyorum, bugün bir sürü fotoğraf ve video çektim bu zımbırtıyla. Az daha düşüp kafamı kırıyordum (evet, yine). Ama olsun, İstanbul'un kar altında geçen her gününü belgelemem lazım! Ah bir de USB kablosunu bulaydım da PC'me aktaraydım şu resimleri...
Not: Blog'un ismi betadır, daha iyisini bulana kadar.
Oi, hemşerim! Düne kadar yetiştirmen gereken bir dergi var, sen burda blogluyorsun. Deadline dönüp kaçtı yine bir tarafına, boşuna yapıyorsun onca planı, zaman etüdünü. Yat uyu şimdi, sabah çok işin var, hadi bakim!
Yorumlar
bu arada este'ye de söylemiştim, forumdaki kişisel bilgi kısmına blog sayfası diye birşey de eklense fena olmaz mı yoksa daha erken mi?
Bu arada hoşgeldiniz Sinan bey blog alemine. Yıllardır (98 ağustosundan beri) bir mektup bir email atayım diye içinden geçiren ama bir türlü atamayacak kadar üşengeç olan bir okuyucunuz olarak, bu blog ile belki iletişimiz ilerler diyorum, seviniyorum.
Ve açıkcası bu blogun açılması gayet iyi oldu. Olmayan Oyun sektörümüzün medya kısmındakilerinin kafasının içindekileri okumak oldukça güzel olacak. En azından yabancı birkaç oyun basını yazarının blogunu okumak zevkli idi, oradan bu çıkarıma ulaşıyorum ki zaten her ay level aldığıma göre seviyorum demektir yazılarınızı. Neyse anladığımız üzere iyi olacak bu blog ve çaktırmadan da sektörel (aslında hiç varolmasada :)) takılın azıcık demeyide ihmal etmiyorum.
İyi çalışmalar.
not: Hatırlatma gereği duydum şubat ayı 28 çekiyo. Her şubat sayısı girişinde bunu unuttuğunuzu ve işlerin daha da bir sıkıştığını okumak artık bir gelenek olsada ben üstüme düşeni yapayım dedim :).
1988anıl.
Dergide olmayan ve içeride kalanları buradan okumak daha da eğlenceli olacaktır sanırım...
Blog'unuz hepi-bört olsun sayın Blaskis. =)
Çağlayan
Çağlayan